Kendime bunu saçmaladım hep, bir amaç edinmeyi denedim, bir hedef belirlemeyi denedim, kendimi bilmeyi denedim çokça. Olmayınca olmuyormuş, acısı ile öğretiyor hayat adama onu öğrendim. Kendi meşrebimce hayata direndim aslında, derdim olmadı en iyiyi yapıyorum diye ben daha çok kendimi yenme çabasına girdim.
Yoruldum çokça koşamamaktan, yürümeyi bile beceremedim çokça sürünerek ilerledim. Derdim hep kendim oldu, dişimle dedim tırnağımla geleceğim bir yerlere, kendim kazandım okulumu, kendim için çalıştım, kendim için buldum işimi, yardım almadan körcesine ilerledim. Ne işimi düzgün götürebildim sonunda ne okulumu. Kişisel ideallerim için üzdüm sevdiklerimi, telefonun ucundan gelirken bazen annemim hıçkırıkları ne kadar da aşağılık bir adamdım ki dinlemeyi bile beceremedim. Bencil oldum en nefret ettiğim insan kusuru gibi görürken üstelik bunu. Çok adam yetiştirdim, çok kişiye öğrettim bildiklerimi, çok dost aradım, çok ağladım. Çoklarımda boğulmaya başladığımda kendimi biraz daha tükettim.
Bilemezsin ki sen tanımadığın bir adama baba demenin zorluğunu, sen daha kötüsünü yaşasan da anla işte en kötüsü benim, tipkı hepimizin kötüsü en kötü olması gibi bir şey aslında bu. Her adımını güçlü atma çabasını bilemezsin ki şimdi okurken bu satırları, zaten güçlü olmakta nedir, maskeler ardında feryat figan şu yürek, herkesten saklarsın hüzünlerini, söylesene kendimden ne kadar kaçabilirim ki?
Bilemezsin bir üniversitede yedi yıl okuyup ta üçüncü sınıf olabilmenin ne demek olduğunu sen, aptal olmadığını anlatmak zorunda kalmanın ne demek olduğunu hayal bile edemezsin, diyemezsin kimselere, ben iyi bir puanla girdim bu üniversiteye. Şimdi seçim yapma şansım olsa ne işim var iktisatta, girerdim güzel sanatlara demenin bir faydası olmadığını nerden bilebilirsin ki? Şimdi bütün arkadaşların askerden dönerken, kimisi evlenmiş, kimisi iş kurmuş, iddialı olsan ne olur ki hayatta eziksindir aslında. Daha fazlası olman kimin umurunda zannedersin şimdi?
Şimdi ayağım kırık benim. Hiçbir şeyi normal olmayan biri olarak bu bile anormal. Yani kaç kişi yürürken ayağını burkarda bilek altından kemiğini kırar ki? Bu kemik parçası alçı ile kaynamıyorsa suç kimindir acaba? Acaba ameliyat dediğin, acaba kemiğinin ucunda iki parça vida, iki ay yürüyemeyecek olmak kimin suçu olmalı? Hayatı suçlamak kolay aslında, kadersizim arkadaş demek daha bir kolay, ama ne değişiyor ki? Ne düzeliyor böyle? Yoruldum arkadaş.
Ben bir blog yazmayı denerken bile ancak içimdekileri kusmayı becerebilirken, hayat benim neyime arkadaş, grafik neyime...
İki ay sonra, kim bilir belki daha bir kısa sure sonra ben gene buralarda olacağım, gene hayat akmaya başlayacak çevremde ve ben gene insan olmayı deneyeceğim. Kim bilir bir yıl daha kaybetmeme rağmen belki okulu bile bitirmeyi deneyebilirim.
Sen esen kal arkadaşım ve unutma nefes alıp vermek bile bir mucize aslında, keşke zamanında anlayabilsek bide bunu…
Umut AVCI “hiçbir şey olamamış adam”